bu tarıfı bır sıteden aldım sızlerle paylasmak ıstedım
PATATESLİ GÜL BÖREĞİ
MALZEMELER;
yufka
İÇ MALZEMESİ;
patates ( haşlanmış olucak )
soğan
tuz
sıvı yağ
maydonoz
SOSU İÇİN ;
1 yk sıvıyağ
1 su bardağı su
ÜZERİ İÇİN ;
susam
1 tane yumurta
YAPILIŞI;
**patatesleri haşlayıp soyduktan sonra eziyoruz .
**sıvıyağ soğan ile kavurunca patatesleri ekleyip tuz ialve ediyoruz
**maydonoz larıda ekleyip iyice karıştırıyoruz
**yufkayı dörde bölüp üçgen yapıyoruz
**patatesli harcı geniş olan kısma koyuyoruz
**sıvıyağlı su karışımından 1 yk döküp gül böreğimizi sarıyoruz.
**yağlı kağıtlı tepsiye dizip üzerine yumurta sürüp susam döküyoruz
**200 derecede pişiriyoruz,
**afiyet olsun..
29 Kasım 2011 Salı
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan...
Kalmak Ağır geldiğinde GİTMELİ İNSAN,
Bırakıp ardında hayatın anlamlarını
Yol almalı kendi bilinmezliğine doğru,
Hep ağır gelir ama doğruyu söyler yürek..
Güneş batmadan aşmalı bu yüzden,..
Hasretin yamaçlarını...
Vakti geldiğinde gitmeli insan
Unutup tüm amaçlarını
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan,
Uzanıp sevda kıyılarına sarılmalı güneşe
Günlerce yatmalı, günlerce kalmalı,..
Yıllarca yanmalı..
Yakmalı hasretin her çeşidini.
Savurup küllerini denize
Kaçmalı...
Vakti geldiğinde gitmeli insan
Öte diyarlara uçmalı.
Gelip oturmuş yüreğinin tam da ortasına..
Durup, gitmesede , duymaz..
Duygu kimin?, sevda kimin?
Ezilmiş altında kanayan yürek kimin?..
Durdurup, bak desen bakmaz.
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan...
Ne güzelde bakıyor güneş sımsıcak,
Yüzü gülüyor aynasında tüm şehrin.
Bu neyin manasıdır ki;
Birazcık naz yapıpta dur diyemiyor yüreğin..
Havası kapkara olmalı artık,
Kalbi siyaha boyanmış bu şehrin.
Ekmeği kara , suyu kara...
Vakti geldiğinde gitmeli insan..
Bırakıp yüreğini uzaklara..
Her şey durulur belki ve vurulur sevgin..
Kaybolur hasret yok olursun sen.
Ağlamak sızlanmak fayda etmez artık
Çevirip gözlerini arkaya bakmak olmaz
Sığmıyorsa için içine olduğun her an..
Öyle bir başına kalmak olmaz...
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan...
Bırakıp ardında hayatın anlamlarını
Yol almalı kendi bilinmezliğine doğru,
Hep ağır gelir ama doğruyu söyler yürek..
Güneş batmadan aşmalı bu yüzden,..
Hasretin yamaçlarını...
Vakti geldiğinde gitmeli insan
Unutup tüm amaçlarını
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan,
Uzanıp sevda kıyılarına sarılmalı güneşe
Günlerce yatmalı, günlerce kalmalı,..
Yıllarca yanmalı..
Yakmalı hasretin her çeşidini.
Savurup küllerini denize
Kaçmalı...
Vakti geldiğinde gitmeli insan
Öte diyarlara uçmalı.
Gelip oturmuş yüreğinin tam da ortasına..
Durup, gitmesede , duymaz..
Duygu kimin?, sevda kimin?
Ezilmiş altında kanayan yürek kimin?..
Durdurup, bak desen bakmaz.
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan...
Ne güzelde bakıyor güneş sımsıcak,
Yüzü gülüyor aynasında tüm şehrin.
Bu neyin manasıdır ki;
Birazcık naz yapıpta dur diyemiyor yüreğin..
Havası kapkara olmalı artık,
Kalbi siyaha boyanmış bu şehrin.
Ekmeği kara , suyu kara...
Vakti geldiğinde gitmeli insan..
Bırakıp yüreğini uzaklara..
Her şey durulur belki ve vurulur sevgin..
Kaybolur hasret yok olursun sen.
Ağlamak sızlanmak fayda etmez artık
Çevirip gözlerini arkaya bakmak olmaz
Sığmıyorsa için içine olduğun her an..
Öyle bir başına kalmak olmaz...
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan...
2012 gelın ve damatlarına...
SEVGILI GELIN HANIM
♥. Beyine hoslanacagi isim ve sifatlarla hitap et!
♥. Onun sevdigi yemekleri güzel yap ki, evini özlesin.
♥. Beyin evden çikarken onu ugurla; aksam döndügünde güler yüzle karsila!
♥. En çok güzel görünmen gereken kisinin beyin oldugunu bil!
♥. Iffetini ve hayani muhafaza et. En güzel elbisenin takva elbisesi oldugunu unutma; her isimizi murakabe eden Allah’i düsün!
♥. Sevgini beyinle ve çocuklarinla paylas. Evinin diregi ol! Beyin evde olmadigi zaman gözü arkada kalmasin.
♥. Beyine her firsatta tesekkür etmeyi unutma! Gücü yetmeyecegi külfetin altina sokma, baskalarina da sikayet etme!
♥. Beyini islerini makam ve mevkisini bil! Sevincini ve üzüntüsünü paylas!
♥. Beyinin izni olmadan ve onun müsaade etmeyecegi yerlere gitme!
♥. Tutumlu ol! Müsrif olma. Zor zamanlarda da isyan etme!
♥. Temiz ve tertipli ol. Beyinin elbiseleri de temiz ve ütülü olsun.
♥. Beyinin akrabalarina ve onun sevdiklerine yedirip içirmekten kaçinma. Onlara güzel davran!
♥. Kaynanani tecrübeli bir anne olarak sev ve say ki, beyin üzülmesin.
♥. Annenin evine gereksiz ve asiri gitme ki, evdeki islerin aksamasin.
♥. Çocuklarini hayirli bir evlat olarak yetistirmeye gayret et ki, millet de sizi hayirla yad etsin.
SEVGILI DAMAT BEY
♥. Evinden çikarken hanimina Allah’a ismarladik diyerek çik. Onun gönlünü hos tut!
♥. Pencerelerden yolunu gözletme, vakitlice evine gel!
♥. Disarida yediginden içtiginden evine de getir!
♥. Haniminin kusurlarini baskalarina anlatma, güzelliklerini an!
♥. Evini harçliksiz birakma, onlari kimseye muhtaç etme!
♥. Is hayatinin sıkıntılarını eve yansitma! Evde sevinç olsun.
♥. Dügüne yada gezmeye gittiginde mümkünse hanimini da götür!
♥. Evine geldiginde selamla ve güler yüzle gir ki, ev halki senin geldigine sevinsin.
♥. Evini Kuran’siz, kitapsiz ve namazsiz birakma! Sabah namazina kalktiginda ev halkini da kaldir ki, rahmet ve bereket gün boyu sizinle olsun.
♥. Gayretli ol, kiskanç ol! Ancak tecessüs etme, su-i zan ile hareket etme! Ayip ve kusur arastirmakla mesgul olma!
♥. Insafli ol; haniminin gücünün yetmeyecegi isleri ondan bekleme. Gerekirse ona yardim et.
♥. Kararlarinda haniminla da istisare etmeyi unutma!
♥. Beklenmedik anlarda sürpriz hediyelerle gönül almasini bil!
♥. Dünya evine girmek, dünyaya dalmak olmamali; Ahiretini unutma! Din, vatan ve insanlik için çalismayi terk etme!
♥. Sunu bil ki, az olan helal kazanç, çok olan haram kazançtan hayirlidir. Haram lokma yeme, hanimina ve çocuklarina da yedirme!
Cenab-i Hak’tan iki cihan saadeti dilerim.
DEGERLI HANIMANNE (Gelin hanimin annesi)
♥. Kizini savunma, o sikayete geldigi zaman ona yüz verme! Damadinin iyiliklerini baskalarina da anlat!
♥. Kizinin evine çok sık gitme ki, sayginligin artsin. Ancak torunlarin oldugunda yardimini da esirgeme!
♥. Kizinda ve torunlarinda damadinin anne ve babasinin haklari oldugunu unutma!
♥. Hisimlarini akraba bil. Onlarin hatirini üstün tut!
♥. Damadini oglun bil. Onu da zaman zaman ara, gönlünü hos tut!
DEGERLI HANIMANNE (Damat beyin annesi)
♥. Gelinini kizin gibi bil. El kizi gelip oglumu elimden aldi deme!
♥. Gelinine annelik yap, kusur bulmak için çalisma. Çok da nasihat etme. Kendini sevdir, gerisi gelir.
♥. Baskalarinin gelinin hakkindaki dedikodularina hemen inanma!
♥. Yapabilecegin basit isleri kendin yap, gelininden bekleme! Kendi zamaninla kiyaslama!
♥. Gelininden gizli oglunla konusma ki, gelinin senden endise etmesin. Sana güvensin.
Yavrularinizin güzel günlerini görmeniz dilegiyle...
♥. Beyine hoslanacagi isim ve sifatlarla hitap et!
♥. Onun sevdigi yemekleri güzel yap ki, evini özlesin.
♥. Beyin evden çikarken onu ugurla; aksam döndügünde güler yüzle karsila!
♥. En çok güzel görünmen gereken kisinin beyin oldugunu bil!
♥. Iffetini ve hayani muhafaza et. En güzel elbisenin takva elbisesi oldugunu unutma; her isimizi murakabe eden Allah’i düsün!
♥. Sevgini beyinle ve çocuklarinla paylas. Evinin diregi ol! Beyin evde olmadigi zaman gözü arkada kalmasin.
♥. Beyine her firsatta tesekkür etmeyi unutma! Gücü yetmeyecegi külfetin altina sokma, baskalarina da sikayet etme!
♥. Beyini islerini makam ve mevkisini bil! Sevincini ve üzüntüsünü paylas!
♥. Beyinin izni olmadan ve onun müsaade etmeyecegi yerlere gitme!
♥. Tutumlu ol! Müsrif olma. Zor zamanlarda da isyan etme!
♥. Temiz ve tertipli ol. Beyinin elbiseleri de temiz ve ütülü olsun.
♥. Beyinin akrabalarina ve onun sevdiklerine yedirip içirmekten kaçinma. Onlara güzel davran!
♥. Kaynanani tecrübeli bir anne olarak sev ve say ki, beyin üzülmesin.
♥. Annenin evine gereksiz ve asiri gitme ki, evdeki islerin aksamasin.
♥. Çocuklarini hayirli bir evlat olarak yetistirmeye gayret et ki, millet de sizi hayirla yad etsin.
SEVGILI DAMAT BEY
♥. Evinden çikarken hanimina Allah’a ismarladik diyerek çik. Onun gönlünü hos tut!
♥. Pencerelerden yolunu gözletme, vakitlice evine gel!
♥. Disarida yediginden içtiginden evine de getir!
♥. Haniminin kusurlarini baskalarina anlatma, güzelliklerini an!
♥. Evini harçliksiz birakma, onlari kimseye muhtaç etme!
♥. Is hayatinin sıkıntılarını eve yansitma! Evde sevinç olsun.
♥. Dügüne yada gezmeye gittiginde mümkünse hanimini da götür!
♥. Evine geldiginde selamla ve güler yüzle gir ki, ev halki senin geldigine sevinsin.
♥. Evini Kuran’siz, kitapsiz ve namazsiz birakma! Sabah namazina kalktiginda ev halkini da kaldir ki, rahmet ve bereket gün boyu sizinle olsun.
♥. Gayretli ol, kiskanç ol! Ancak tecessüs etme, su-i zan ile hareket etme! Ayip ve kusur arastirmakla mesgul olma!
♥. Insafli ol; haniminin gücünün yetmeyecegi isleri ondan bekleme. Gerekirse ona yardim et.
♥. Kararlarinda haniminla da istisare etmeyi unutma!
♥. Beklenmedik anlarda sürpriz hediyelerle gönül almasini bil!
♥. Dünya evine girmek, dünyaya dalmak olmamali; Ahiretini unutma! Din, vatan ve insanlik için çalismayi terk etme!
♥. Sunu bil ki, az olan helal kazanç, çok olan haram kazançtan hayirlidir. Haram lokma yeme, hanimina ve çocuklarina da yedirme!
Cenab-i Hak’tan iki cihan saadeti dilerim.
DEGERLI HANIMANNE (Gelin hanimin annesi)
♥. Kizini savunma, o sikayete geldigi zaman ona yüz verme! Damadinin iyiliklerini baskalarina da anlat!
♥. Kizinin evine çok sık gitme ki, sayginligin artsin. Ancak torunlarin oldugunda yardimini da esirgeme!
♥. Kizinda ve torunlarinda damadinin anne ve babasinin haklari oldugunu unutma!
♥. Hisimlarini akraba bil. Onlarin hatirini üstün tut!
♥. Damadini oglun bil. Onu da zaman zaman ara, gönlünü hos tut!
DEGERLI HANIMANNE (Damat beyin annesi)
♥. Gelinini kizin gibi bil. El kizi gelip oglumu elimden aldi deme!
♥. Gelinine annelik yap, kusur bulmak için çalisma. Çok da nasihat etme. Kendini sevdir, gerisi gelir.
♥. Baskalarinin gelinin hakkindaki dedikodularina hemen inanma!
♥. Yapabilecegin basit isleri kendin yap, gelininden bekleme! Kendi zamaninla kiyaslama!
♥. Gelininden gizli oglunla konusma ki, gelinin senden endise etmesin. Sana güvensin.
Yavrularinizin güzel günlerini görmeniz dilegiyle...
Avucunuza bakın...
Ne zaman eşinizle bir sorun yaşarsanız avucunuza bakın...
Sorunların olabilirliğini kabul ederseniz Çözümlerinizde hemen elinizin altında, avucunuzun içinde.... sevildiğinizden ve sevdiğinizden şüpheye düşerseniz avucunuzu açıp parmaklarınızı sayın.
Baş parmağınıza bakın önce.
Size en yakın olan parmağınız. Diğer dört parmağın hareketlerini anlamlı kılan o. Gerektiğinde her parmağın yanında hazır oluyor, yardımına koşuyor. Vazgeçebilir misiniz başparmağınızdan?
Peki ya eşinizden? Size en yakın o iken kesip atabilir misiniz onu hayatınızdan? Her halinizde hemen yanı başınızda olmuşken ve olmaya hazırken, gözden çıkarır mısınız eşinizi?Hayatınızda başka her şey onun yakınlığı ile sevimli geliyor değil mi size? Bütün akrabalarınızla ilişkilerinizi eşinizin yakınlığı anlamlı kılıyor değil mi?
Şimdi de işaret parmağınıza bakın.
Güzel bir şey görseniz hemen onu uzatırsınız. Beğendiklerinizi gösterirsiniz onunla. Doğru olanı onunla işaret edersiniz.Eşinizi de onca insan arasından parmakla gösterilir bulmuyor musunuz?
İlk gördüğünüzde, ilk sevdiğinizde, yüreğiniz ilk ısındığında, kalbiniz tıpkı işaret parmağınız gibi onu göstermişti size. Şimdi nasıl yalancı çıkarırsınız kalbinizin işaretini?
Nasıl güvenmezsiniz kalbinizin seçimine? Hem sonra işaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu güzel şeyler yaşamadınız mı onunla? İşaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu doğruları paylaşmadınız mı onunla?
Şimdi kesip atacak mısınız işaret parmağınızın size gösterdiğini? Elinizin tersiyle itecek misiniz kalbinizin işaret ettiğini?
Orta parmağınıza bakın şimdi.
En uzunu o parmaklarınızın arasında. Yüksekte duruyor. Hepsinden öteye uzanıyor.
Vazgeçebilir misiniz orta parmağınızdan? Hepsinden uzun diye lüzumsuz görürü müsünüz onu?
Peki ya eşiniz? Bütün kadınlar yada erkekler arasında kalbinizin sırlarına aşina olacak kadar farklı değil mi o? Bütün kadınlar ve erkekler arasından sizin için özel olarak sıyrılıp gelmiş değil mi? O sizin için en yüksek konumda değil mi?
Sizi başka bütün erkekler ve kadınların üzerinde tutmadı mı? Vazgeçebilir misiniz ondan şimdi? Onu herhangi bir kadın yada erkek gibi görebilir misiniz?
Şimdi de yüzük parmağınıza bakın.
Parmağınızı ne zamandır çevreleyen o altın yada gümüş halkayı ilk taktığınız günü düşünün. Ne kadar heyecanlıydınız değil mi? Hayatınızın kadınını yada erkeğini bulduğunuz o günü yeniden yaşayın.
Tekrar bakın eşinizin gözlerinin içine. Onu kendinize biricik yapan sırrı yeniden hissedin. Eşinizin sırf size razı olması onu sizin için biricik yapmaya değmiyor mu? Şimdi yüzük parmağınızı atabilir misiniz elinizden?
Ve son olarak serçe parmağınıza bakın.
Ne kadar da incecik ve zayıf değil mi? Eşinizin kalbi gibi. Size sırlarını açmış, sizin sırlarınız paylaşmış bir kalp sizin için süslenip bezenmiş paha biçilmez bir ayine gibidir. Bakınca kendinizi gördüğünüz bu ayna, öylesine kırılgandır ki, sizden gelecek küçük bir fiske parçalayıp köreltebilir onu.
Özellikle size karşı savunmasızdır ve özellikle sizden gelecek darbeler onu en hassas yerlerinden çatlatabilir. Başkası karşısında bu kadar kırılgan değildir eşiniz. Tıpkı serçe parmağınız gibi... şimdi dilerseniz vazgeçin serçe parmağınızdan. Nasılsa ince ve zayıf diye koparıp atın onu elinizden.
Hiç olur mu?
Sorunların olabilirliğini kabul ederseniz Çözümlerinizde hemen elinizin altında, avucunuzun içinde.... sevildiğinizden ve sevdiğinizden şüpheye düşerseniz avucunuzu açıp parmaklarınızı sayın.
Baş parmağınıza bakın önce.
Size en yakın olan parmağınız. Diğer dört parmağın hareketlerini anlamlı kılan o. Gerektiğinde her parmağın yanında hazır oluyor, yardımına koşuyor. Vazgeçebilir misiniz başparmağınızdan?
Peki ya eşinizden? Size en yakın o iken kesip atabilir misiniz onu hayatınızdan? Her halinizde hemen yanı başınızda olmuşken ve olmaya hazırken, gözden çıkarır mısınız eşinizi?Hayatınızda başka her şey onun yakınlığı ile sevimli geliyor değil mi size? Bütün akrabalarınızla ilişkilerinizi eşinizin yakınlığı anlamlı kılıyor değil mi?
Şimdi de işaret parmağınıza bakın.
Güzel bir şey görseniz hemen onu uzatırsınız. Beğendiklerinizi gösterirsiniz onunla. Doğru olanı onunla işaret edersiniz.Eşinizi de onca insan arasından parmakla gösterilir bulmuyor musunuz?
İlk gördüğünüzde, ilk sevdiğinizde, yüreğiniz ilk ısındığında, kalbiniz tıpkı işaret parmağınız gibi onu göstermişti size. Şimdi nasıl yalancı çıkarırsınız kalbinizin işaretini?
Nasıl güvenmezsiniz kalbinizin seçimine? Hem sonra işaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu güzel şeyler yaşamadınız mı onunla? İşaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu doğruları paylaşmadınız mı onunla?
Şimdi kesip atacak mısınız işaret parmağınızın size gösterdiğini? Elinizin tersiyle itecek misiniz kalbinizin işaret ettiğini?
Orta parmağınıza bakın şimdi.
En uzunu o parmaklarınızın arasında. Yüksekte duruyor. Hepsinden öteye uzanıyor.
Vazgeçebilir misiniz orta parmağınızdan? Hepsinden uzun diye lüzumsuz görürü müsünüz onu?
Peki ya eşiniz? Bütün kadınlar yada erkekler arasında kalbinizin sırlarına aşina olacak kadar farklı değil mi o? Bütün kadınlar ve erkekler arasından sizin için özel olarak sıyrılıp gelmiş değil mi? O sizin için en yüksek konumda değil mi?
Sizi başka bütün erkekler ve kadınların üzerinde tutmadı mı? Vazgeçebilir misiniz ondan şimdi? Onu herhangi bir kadın yada erkek gibi görebilir misiniz?
Şimdi de yüzük parmağınıza bakın.
Parmağınızı ne zamandır çevreleyen o altın yada gümüş halkayı ilk taktığınız günü düşünün. Ne kadar heyecanlıydınız değil mi? Hayatınızın kadınını yada erkeğini bulduğunuz o günü yeniden yaşayın.
Tekrar bakın eşinizin gözlerinin içine. Onu kendinize biricik yapan sırrı yeniden hissedin. Eşinizin sırf size razı olması onu sizin için biricik yapmaya değmiyor mu? Şimdi yüzük parmağınızı atabilir misiniz elinizden?
Ve son olarak serçe parmağınıza bakın.
Ne kadar da incecik ve zayıf değil mi? Eşinizin kalbi gibi. Size sırlarını açmış, sizin sırlarınız paylaşmış bir kalp sizin için süslenip bezenmiş paha biçilmez bir ayine gibidir. Bakınca kendinizi gördüğünüz bu ayna, öylesine kırılgandır ki, sizden gelecek küçük bir fiske parçalayıp köreltebilir onu.
Özellikle size karşı savunmasızdır ve özellikle sizden gelecek darbeler onu en hassas yerlerinden çatlatabilir. Başkası karşısında bu kadar kırılgan değildir eşiniz. Tıpkı serçe parmağınız gibi... şimdi dilerseniz vazgeçin serçe parmağınızdan. Nasılsa ince ve zayıf diye koparıp atın onu elinizden.
Hiç olur mu?
● Bazı erkekler vardır...
● Bazı erkekler vardır...Baktığınızda gördüğünüz sadece bir tomar paradır...Paradan başka bir şeye sahip olamayacak kadar acizdirler o erkekler...Emek vermeyi bilmezler....Paraları kadar sahip olmak isterler herşeye...Paraları yoksa kocaman bir ”hiç” tirler.
● Bazı erkekler vardır...Hastadır ruhu...Zindan ederler hayatı etraflarına...Koca olamazlar baba olamazlar sevgili olamazlar...İlk zamanlar sıcacık sevgi dolu bir erkek sanırsınız...Hiç ummadığınız bir anda karşınıza çıkar canavar...O pençelerin ruhunuzu nasıl ve neden kan içinde bıraktığını anlayamazsınız bile...Kurtulmanıza da izin vermez bazen...Ondan güçlü olmanıza izin vermez.Yoketmek zorundadır...Ruhunuzu öldürür o erkekler.
● Bazı erkekler vardır...Kullanır sizi...Emeğinizi sevginizi kullanır....Almasını bilirler sadece...Sevgi veremezler...Hayatı paylaşmazlar...O kadar nazik ve yakışıklıdır ki bile isteye teslim olursunuz....Verdikleriniz tükenince giderler anlayamazsınız neden terkedildiğinizi.
●●●Bazı erkekler vardır...Erkektir, babadır ,eştir ,sevgilidir...
Belki zengin değillerdir ama göğsüne sokulduğunuzda dünyanın en mutlu kadını olursunuz...O erkeklerin kendileri hazinedir ve siz ”bilirsiniz” bunu...Bakışlarında bütün dünyayı görürsünüz...Ellerini güvenle tutarsınız...Siz hayatısınızdır bilirsiniz...Ruh eşinizdir hissedersiniz...Bazı erkekler gerçek bir ”erkek” tir..
● Bazı erkekler vardır...Hastadır ruhu...Zindan ederler hayatı etraflarına...Koca olamazlar baba olamazlar sevgili olamazlar...İlk zamanlar sıcacık sevgi dolu bir erkek sanırsınız...Hiç ummadığınız bir anda karşınıza çıkar canavar...O pençelerin ruhunuzu nasıl ve neden kan içinde bıraktığını anlayamazsınız bile...Kurtulmanıza da izin vermez bazen...Ondan güçlü olmanıza izin vermez.Yoketmek zorundadır...Ruhunuzu öldürür o erkekler.
● Bazı erkekler vardır...Kullanır sizi...Emeğinizi sevginizi kullanır....Almasını bilirler sadece...Sevgi veremezler...Hayatı paylaşmazlar...O kadar nazik ve yakışıklıdır ki bile isteye teslim olursunuz....Verdikleriniz tükenince giderler anlayamazsınız neden terkedildiğinizi.
●●●Bazı erkekler vardır...Erkektir, babadır ,eştir ,sevgilidir...
Belki zengin değillerdir ama göğsüne sokulduğunuzda dünyanın en mutlu kadını olursunuz...O erkeklerin kendileri hazinedir ve siz ”bilirsiniz” bunu...Bakışlarında bütün dünyayı görürsünüz...Ellerini güvenle tutarsınız...Siz hayatısınızdır bilirsiniz...Ruh eşinizdir hissedersiniz...Bazı erkekler gerçek bir ”erkek” tir..
21 Kasım 2011 Pazartesi
"Fast live", "Fast food", "Fast music", ... "Fast love"...
Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Hiç vaktiniz yok, ...
"Fast live",
"Fast food",
"Fast music",
... "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanzda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
Hiç vaktiniz yok, ...
"Fast live",
"Fast food",
"Fast music",
... "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanzda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
çikolatalı pasta
Malzemeler
3 adet yumurta
1,5 su bardağı un
1 su bardağı şeker
1 yemek kaşığı sıvıyağ
1 yemek kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu
1 çay bardağı süt
Üzeri için ;
2 su bardağı süt
5 yemek kaşığı şeker
2,5yemek kaşığı un (yada 1 yemek kaşığı un ,1 yemek kaşığı pirinç unu)
3-4 yemek kaşığı kakao
1 paket vanilya
yarım paket margarin
Hazırlanışı : Keki için üst kısımda saydığımız bütün malzemeler karıştıralım. Yağlamış olduğumuz tepsiye koyularak pişmeye bırakalım. Üzeri için bir tencereye malzemeleri koyalım ve kısık ateşte kremasını pişirelim. Kek soğuduktan sonra ortadan ikiye keselim ve hazırlamış olduğumuz kremayı kestiğimiz parçanın üzerine sürelim. Diğer parçayıda üzerine kapatarak kalan kremayı üst kısma sürelim. İsteğe göre üzerine hindistan cevizi serpelim. Buzolabına soğumaya bırakalım. Afiyet olsun
3 adet yumurta
1,5 su bardağı un
1 su bardağı şeker
1 yemek kaşığı sıvıyağ
1 yemek kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu
1 çay bardağı süt
Üzeri için ;
2 su bardağı süt
5 yemek kaşığı şeker
2,5yemek kaşığı un (yada 1 yemek kaşığı un ,1 yemek kaşığı pirinç unu)
3-4 yemek kaşığı kakao
1 paket vanilya
yarım paket margarin
Hazırlanışı : Keki için üst kısımda saydığımız bütün malzemeler karıştıralım. Yağlamış olduğumuz tepsiye koyularak pişmeye bırakalım. Üzeri için bir tencereye malzemeleri koyalım ve kısık ateşte kremasını pişirelim. Kek soğuduktan sonra ortadan ikiye keselim ve hazırlamış olduğumuz kremayı kestiğimiz parçanın üzerine sürelim. Diğer parçayıda üzerine kapatarak kalan kremayı üst kısma sürelim. İsteğe göre üzerine hindistan cevizi serpelim. Buzolabına soğumaya bırakalım. Afiyet olsun
PATATES PÜRESİ
Malzeme
½ kg patates (haşlamalık), 1 çay bardağı krema veya süt, 1 çay bardağı kaşar peyniri, sıcak su,1 çorba kaşığı tereyağı, tuz, karabiber
Yapılışı
Patateslerin kabuklarını soyun. İri küp şeklinde kesip tencereye alın. Patateslerin üzerine patateslerden 2 parmak kadar eksik sıcak su ilave edip kaynatın. Patatesler iyice haşlandıktan sonra ocaktan alın. Patates ezicisiyle ezin. Eziciniz yoksa tahta kaşıkla bastırarak ezin. Üzerine tereyağını, kremanızı veya sütünüzü ekleyip iyice karıştırın. Son olarak kaşar peynirini, tuzu ve karabiberi ekleyip karıştırın. Sıcak olarak servis edin.
TİJENDEN NOT: Patatesi mutlaka sıcak iken ezmelisiniz. Aksi taktirde içindeki nişastadan dolayı sertleşecek ve ezmeniz zorlaşacaktır. Eğer patates püreniz biraz sert olduysa biraz daha krema veya süt ekleyebilirsiniz.
Boyoz (İzmir) Tarifi
Boyoz, İzmir'e özgü ve İzmir damak tadı ile özdeşleşmiş, Türkiye'nin başka yerlerinde, çoğu kez, ya sadece ismi bilinen ya da ismi bile bilinmeyen,yağlı un da denen özgün bir hamurişidir. Başka yerde bulunmadığı veya hakikisi yapılmadığı için, boyozun gurbetteki İzmirliler için özel bir anlamı vardır.
Boyoz (İzmir) Tarifi - Boyoz Nasıl Yapılır
2 su bardağı un
1 su bardağı su
1 tatlı kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı limon suyu
1 tatlı kaşığı mısırözü yağı
1 su bardağı mısırözü yağı
Yarım tatlı kaşığı tuz
Kabaklı iç malzeme:
2 kabak
1 patlıcan
1 soğan
1 domates
2 çorba kaşığı sıvıyağ
Tuz
Patatesli iç malzeme:
2 patates
2 yumurta
1.5 kahve fincanı tulum peyniri
1 kahve fincanı rendelenmiş kaşarpeyniri
1. Kabaklı iç malzeme için; patlıcanı soyup tuzlu suda bekletin. Domates, kabak ve soğanın kabuklarını soyun. Patlıcanın suyunu sıkıp kâğıt havlu ile kurulayın. Sebzeleri rendeleyin. Tavada sıvıyağı kızdırıp tuz ekleyerek sebzeleri suyunu salıp çekinceye kadar soteleyin. Patatesli iç malzeme için; patatesleri haşlayın. Kabuklarını soyup çatalla ezin. Yumurta, tulum ve kaşarpeynirini ekleyip karıştırın.
2. Unu yoğurma kabına alın. Ortasını havuz gibi açıp su, sirke, limon suyu, 1 tatlı kaşığı mısırözü yağı ve tuzu ekleyin ve 10-15 dakika kuvvetlice yoğurun. Derin bir kaba 1 bardak mısırözü yağı ekleyin. Yumuşak kıvamlı hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp 10 dakika bekletin.
3. Hamur topağını yağdan alıp elle, katmer hamuru inceliğinde yuvarlak açın. Ortasına kabaklı iç malzemeden 1 kaşık yayıp 4 köşesi ortaya gelmek üzere katlayın. Hamurların yarısını kabaklı, yarısını da patatesli iç malzemeyle hazırlayıp hafif yağlanmış tepsiye dizin. Önceden ısıtılmış 200 dereceye ayarlı fırında 20 dakika pişirin. Sıcak olarak servis yapın.
Boyoz (İzmir) Tarifi - Boyoz Nasıl Yapılır
2 su bardağı un
1 su bardağı su
1 tatlı kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı limon suyu
1 tatlı kaşığı mısırözü yağı
1 su bardağı mısırözü yağı
Yarım tatlı kaşığı tuz
Kabaklı iç malzeme:
2 kabak
1 patlıcan
1 soğan
1 domates
2 çorba kaşığı sıvıyağ
Tuz
Patatesli iç malzeme:
2 patates
2 yumurta
1.5 kahve fincanı tulum peyniri
1 kahve fincanı rendelenmiş kaşarpeyniri
1. Kabaklı iç malzeme için; patlıcanı soyup tuzlu suda bekletin. Domates, kabak ve soğanın kabuklarını soyun. Patlıcanın suyunu sıkıp kâğıt havlu ile kurulayın. Sebzeleri rendeleyin. Tavada sıvıyağı kızdırıp tuz ekleyerek sebzeleri suyunu salıp çekinceye kadar soteleyin. Patatesli iç malzeme için; patatesleri haşlayın. Kabuklarını soyup çatalla ezin. Yumurta, tulum ve kaşarpeynirini ekleyip karıştırın.
2. Unu yoğurma kabına alın. Ortasını havuz gibi açıp su, sirke, limon suyu, 1 tatlı kaşığı mısırözü yağı ve tuzu ekleyin ve 10-15 dakika kuvvetlice yoğurun. Derin bir kaba 1 bardak mısırözü yağı ekleyin. Yumuşak kıvamlı hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp 10 dakika bekletin.
3. Hamur topağını yağdan alıp elle, katmer hamuru inceliğinde yuvarlak açın. Ortasına kabaklı iç malzemeden 1 kaşık yayıp 4 köşesi ortaya gelmek üzere katlayın. Hamurların yarısını kabaklı, yarısını da patatesli iç malzemeyle hazırlayıp hafif yağlanmış tepsiye dizin. Önceden ısıtılmış 200 dereceye ayarlı fırında 20 dakika pişirin. Sıcak olarak servis yapın.
- Bir Erkek Ağladığında..
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...
... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş
merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık
içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...
Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,
yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...
Kimin umurunda...
Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk...
® TakLitLerimizDen Sakının ®
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...
... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş
merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık
içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...
Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,
yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...
Kimin umurunda...
Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk...
® TakLitLerimizDen Sakının ®
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)